Gökçeada sayesinde çok şanslı bir çocukluk geçirdim. Bir çocuk için olabildiğince güvenli bir ortam sunan adanın sokaklarında, doğanın içerisinde özgürce oyunlar oynayarak büyüdüm.
80’li yılların başı, ortaokul yıllarım… Ailemin tayini ile adayla tanıştım. Adalı Rumlar ile ortak yaşamların daha fazla hissedildiği yıllardı. Doktorum Fako Amca, bakkalımız ismini hatırlayamadığım tonton bir Rum amcaydı. Rum köylerinin muhtarları, esnaflar, annem ve babamın dostlarıydı.
Fırsat buldukça her yaz, çocukluğumun adasına giderim. Bu yaz yine adaya iner inmez burnumu dolduran kekik kokularını içime çektim. Sanki ilk defa gelmiş gibi tüm köyleri gezdim.
Adanın her kumsalı birbirinden farklı. Kefaloz (Aydıncık) Plajı, Türkiye’nin en uzun kumsallarından. İncecik kum sahili, rüzgarı ile sörfçülerin, kiteboard yapanların da gözdesi. Sörf yapanları seyrederken ben de yapmak istiyorum diyeler için, buradaki sörf okulu iyi bir adres. Sahile çok yakın bir tuz gölü var ki, görülmeye değer. Bir de sörf okulu var. Yıldız Koyu, Türkiye’nin tek sualtı milli parkı. Türkiye’de bir ilk olan “sualtı patikası” da bulunan parkta dalış deneyiminiz olmasa bile hocalar eşliğinde sualtı yürüyüşleri yapabilirsiniz. Laz Koyu, adanın temiz denizinde balıklarla yüzebileceğiniz sevimli küçük bir koy. Marmados, Gizli Liman, Kuzu Limanı hepsi birbirinden güzel sahiller.
Kaleköy, Tepeköy, Zeytinliköy, Bademliköy ve Türkiye’nin bir zamanlar en büyük köyü olan Dereköy adanın Rum köyleri. Eski taş evleri ve arnavut kaldırımlı yolları ile bu köyler, sahilden uzak tepelere konumlanmışlar. Köylerdeki evlerin bir kısmı terk edilmiş durumda. Ancak sahipleri olan Rumlar, adada yaşamasalar da köylerini tamamen terk etmiş değiller. Bazıları yazı restore ettikleri taş evlerinde geçiririrken bazıları da Ağustos ayındaki şenliklere geliyor. Adanın yaşlı Rum sakinleri ise adada kalmayı tercih etmiş.
Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada, Türkiye’nin sayılı cittaslow yani sakin şehirlerinden biri. Organik tarım devlet tarafından destekleniyor. Bal, zeytinyağı, üzüm yetiştiriciliği organik tarım ile yapılıyor. Gastronomisi de oldukça iyi. Adanın dingin yapısı, topraklarında yetişen ürünlerin lezzetlerine de yansımış. Yıllardır unuttuğunuz domatesin tadını Ağustos ayında çıkan ada domatesinde bulabilirsiniz. Denizlerinden çıkan balıkların lezzetleri de bir başka. Adanın dağlarında serbest halde gezen koyun ve keçilerin etlerinde, adanın kekiklerinin tadı var. Zeytinliköy’de birkaç masalık küçük dükkanında 76 senedir tatlı yapan, 97 yaşındaki Hristo Usta’nın yaptığı tatlıların sadeliği ve lezzeti size bir kere daha adanın büyülü dünyasını anlatıyor. Büyük şehirlerden kaçma planları yapıp bunu gerçekleştiren cesur insanlar, çok güzel cafe, butik oteller açmış işletiyorlar. Bunları görüyor olmak da kaçış planları yapan şehir insanları için cesaret verici.